Çarşamba, Temmuz 03, 2013

REPOMEN / hepimiz ;Schrödinger'in kedisiyiz.SİNG İT BACK :)!

Sağlığınız bozulur; yapay bir organ satın alırsınız ve zamanında parasını ödeyemezseniz organ geri alınır.

"Kulağa saçma geliyor" diyenler filmi beğenmediler.

"Aman allahım nasıl böyle birşey yaparlar " diyip gerçeklik payı görenler filme bayıldılar

"Schrödinger'in kedisi ile baslayan prolog ile göndermelerle benim gibi belirsizliği sorgulayanlar begendi .


Özellikle beyaz yakalılar, sanirim uzun suredir kendi hayatinin belirsizligi konusunda bu kadar kafa patlatmamisti. oyle ya, sahane rakamlarla koklu sirketlerde calisan, orta mali bu insanlar, herseyin bir gecede nasil yerle yeksan olduguna, bununla birlikte tepelerinde bulunanlarin bu durumdan nasil  bonuslarla pacayi kurtardigina sahit oldular. şirket de ne şirketmiş be kardeşim, insan çalışanına bir indirim yapmaz mı ya da promosyon kalp falan  ? bu kadar mı kapitalist oldunuz yahu ?

Remy  ve Jake  yapay organ üreten bir firmanın avcılarıdır. görevleri borcunu ödemeyen müşterilerden organları söküp almaktır. bir gün görev başındayken yaralanan Remy'e yapay bir kalp takılır. o ana kadar yaptıklarından pişmanlık duyan Ramy, neredeyse her tarafı yapay organlarla dolu olan Beth ile birlikte bu firmaya karşı koymaya karar verir.enteresan bir sona sahip, ilginç bir film.

Arabanızın parasını ödeyemezseniz arabanızı alırlar,evinizin parasını ödeyemezseniz evinizi,
karaciğerinizin parasını ödeyemezseniz işte o zaman ben devreye girerim....İşte  böyle başlıyor film.





"Vahşi kapitalizm" denilen şeyin, bedelini ödediğin sürece sana herşeyi sağlayabileceğini, bedelini ödememeyi bırak geciktirirsen bile herşeyi çekinmeden, üstelik hukuku da arkasına alarak senden geri alabileceğini, sonuçta sana ne olacağını umursamadığını söylüyor sanki film. klişelerle dolu aksiyonun filmin sonundaki sürprizle klişelerin tamamının üstünden atlayıp "olacak olan budur boşa hayal kurmaya gerek yok" demesi de bundandır. ne yaparsan yap kaçamazsın kurtulamazsın.

yani evet filmde bir olmamışlık hissi var ama film müzikleri olarak insanı etkiliyor.  ben diyim julie london siz deyin nina simone..fly me to the moon' dan giriş yapmış feeling good' dan çıkmıştır tabii yılların vazgeçilmezi sing it back'te bu şarkılar arasında kendine yer etmiştir.


hani o kadar olay geçerken ''bu milletin polisi, askeri nerede'' diye insanın aklından geçmemesi işten bile değil
sözleşme var filan diyeceksiniz ama öyle sözleşme mi olur, ödeyemezseniz sizi öldürür karaciğerinizi alırız diye?haliyle bilim-kurguyu sevıyor olmalısınız. 

ayrıca insana uykuda hayaller gördürerek öldürmeyen ama süründüren yapay sinir sistemi cihazındaki insanların, makinaya bağlı bitkisel hayattaki hastalardan ne farkı vardır, o alete neden para verilir yahu..

neyse diyecegim şu ki hepimiz ;Schrödinger'in kedisiyiz...












Pazar, Nisan 08, 2012

Rus Çarı IV.İvan... Korkunç İvan :)) Korkunç İvana ....THE NEW MOON :)) !!! İVANİSM !!!!!!!!!!!!



Efsanevi rus hükümdarıdır, ilk rus çarıdır, 1530 da doğmuş olup üç yaşında rusya'nın başına geçmiştir, 17 yaşında da taç giyip başı göğe ermiştir.


çocukluğunda saraya alınan kedi, köpek gibi hayvanları yüksek bir camdan aşağı atıp öldürdüğü ve hayvanların ölmelerini izlerken zevk aldığı, güldüğü söylenmektedir. çocukluğundan marazi fikirler taşıyan bu adamın, cocuk yaşta tahta geçtiği düşünülürse, vay o rusya'nın halinedir.


güzel güzel devlet yönetirken,bir gün eşi Anastasia Romanovna ölüverdi ne yazık ki. ve bizim ivan "bas bas parayı leylaya bidaha mı gelicez dünyaya" felsefesiyle içkiye, aleme verdi kendini. zamanla bundan da sıkılıp etrafındaki elitlere tepki olarak çocuklarını, saray hademeleri ve maiyetini, saray hazinesini alarak Kremlin'i terk etti. Bu gidiş Moskovalılar gözünde bir muammaydı. Bir yıl sonra soylulara ve ruhani liderlere, "soyluların ihanet içinde olduğu için Moskova'yı terk ettiğini" yazdı.

Bu Moskova'da derin bir etki yarattı ve Çar'ın geri dönmesi için çabalar başladı. Nihayet iki ay sonra Moskova'ya döndü. Fakat 35 yaşında olmasına rağmen ihtiyar bir görüntüyle tanınmaz hale gelmişti.dönüşü muhteşem oldu. hanım köylü olması münasebetiyle iyilik timsali gibi yaşamıştı yıllarca ve bu dönüş ile içindeki canavar ortaya çıktı..Döner dönmez çevresindeki tüm hainleri, soyluları,hedef alan bir budama sürecine girdi.Böylece hem tek adam olma yönünde büyük bir adım atacaktı hem de tek adamlığı destekleyecek ıslahatları yapma fırsatı bulacaktı. Nihayet Opriçnina denilen idari bir sistemi yerleştirerek bu emellerine ulaştı.Bu rejimi tam 20 yıl sürdürdü

Rus hukûkunu toplayıp sistemleştirdi. Merkezî idâreyi kuvvetlendirdi. Kiliseyi teşkilâtlandırarak kuvvetlendirip, desteğini sağladı.basil's katedrali moskova rusya'da bulunan belki de katedrallerin en renklisidir..bu deli ivan, mimarı olan postnik yakovlev'e bu güne kadar yapılmış en gösterişli ve dikkat çekici kiliseyi inşa etmesini isteyince ortaya bu çıkmış tabi ; adam ne kadar korktuysa artık!

Yine bu dönem içinde 1582 yılında kendi oğlunu bile öldürmekten çekinmemiştir.işin ironik tarafı bu efsane çatlak;18 Mart 1584'de Bogdan Belsky ile satranç oynarken zehirlenip hayata gözlerini yumdu.

akıldışı bir hayat sürüp akıl odaklı bir oyun oynarken ölmek ilginçtir doğrusu...


1960'lı yıllarda mezarını açan arkeologlar, zehirlendiğine dair kanıt oluşturabilecek cıva kalıntılarına ulaştı.ivan'ı, korkunç ivan yapan belki de civanın insan üzerindeki etkilerinden olan dengesizlik ve öfke nöbetleridir.eğer bir elementten korkulacaksa o element de cıvadır ...kulağa damlatılan bir damla civa ölüme neden olurken otopside çıkmıyor olması onun için farklı bir önem teşkil etmektedir.

Pazartesi, Mart 05, 2012

Jockey Full of Bourbon ..LOOP,LOOP,LOOP......

Things to do in denver when you re dead filminin acilis parcasi. andy garcia ustu acik arabasinda yol almaktadir..şarap gelsin, tekila karıştır? boşver  işte marşı. down by law a selam.


sahildesin. hafif bir esinti var. dalgaların sesi geliyor. odunlar çıtırdılar eşliğinde yanıyor.. sense, sahildeki o tek masada tek başına içkini yudumluyorsun. tam o sırada karşıdan gelen birisini farkediyorsun. her adımında küçük kum taneleri havaya uçuşuyor. sana gitgide yaklaşıyor. o sırada masada bir bardak daha beliriyor. gelen kişi onu alıp tek seferde içiyor. gözlerinin içine bakıyor ve dansetmeye başlıyorsunuz.

işte tam onu farkettiğin anda çalmaya başlayan şarkı budur. hafif hafif başlar giderek yükselir. sonra loop'a alırsın. çünkü onunla dansının bitmesini istemezsin. bir de bakmışsın 50 kere dinlemişsin. .

öyle bir şarkı. alıyor götürüyor.

Çarşamba, Şubat 15, 2012

Lykke Li - I Follow Rivers _evet evet çok follow ben bu şarkıyı.




Son 4 aydır, bıkmadan usanmadan her gün en az 1 kere dinlediğim şarkı.bütün gün dinle, bayıl ayıl tekrar dinle..antidepresan, melisa çayı falan yalan oluyor bunun yanında, pozitiflikten öldürecek o derece.

birazda twitter şarkısı gibi..:) The magician remix'i ne kadar güzeldir öyle, o ne aksandır, o ne follow diyiştir, bu ne sevgi kelebekliğidir.?insanın birilerini takip edesi geliyor. oh i beg you: can i follow?

Empati kitabında olduğu gibi duyular arası his geçişlerine sebep olan , dinlendiğinde sarı turuncu ve sıcaklık ve tatlı bir boşvermişlik hissi uyandıran şarkı. Bi de klibini izleyerek dinledim ilk seferindeki neredeyse odanın içinde kar yağdırıp buz üstünde koşacağım. öylesine bir sevgi, öylesine bir bütünleşme hali. evet evet  çok follow ben bu şarkıyı.






WEST MARİNE GÜNLÜĞÜ

Sevgili bloggerler,haftasonu gercekleşen bir  saatlik West Marine alışveriş gunlugumu sızlerle paylaşmalıyım.


Mağazaya gırişte gunlerdır sanal ıncemelerle modelıne karar verdıgım Helly Hansen montu yakından görme heyecanıyla gıyım kısmına yöneldim.Tercıhım olan modelın beyaz rengıne karar vermıştım oysa kı karşımda sadece kırmızısı vardı...ve beyaz rengının gelmeyecegını ögrendım.Araştırmalarım sonucu başka bir magazada  %25 fazla fıyatla beyaz rengının bulundugu bılıyordum . Kazıklanmaya ıkna olmuştum kı o şuursuz personel son cumlelerıyle  benı içinden cıkılmaz sorularla başbaşa bıraktı."Çünkü beyaz kullanışsız  " Temızlensede berbat oluyor " Elımızde kaldıgı için getırmıyoruz "cik cik cik.. personelin yaptıgı açıklamalarla gunden güne bunalıma sürüklenıyorum.




begendıgım kıyafetler oldu ama montumu montumu almadan alamadım hıcbırını..


sonrada magazayı dolaşmaya devam etttim..halatlar ahhh rengarenk çok güzellerdi.




ve Travel Band :) ahaha pek bir heyecanlanırım böyle yenı keşiflere..Bendeniz açıkdeniz seyirlerimde ılk gün bulantıya yakalanır şansıma o ılkyardım kutusunda bulantı hapı olmazdı..bkz.teknede kadın ugursuzluk ...ılaç kullanmaktan hıc hoşlaşmadıgım ıcın bu bulantı bıleklıgı denılen şey çok mantıklı geldı.böyle akupunktur tarzıı bışey . kan dolaşımını duzenleyıp bulantılarımızı gecırıyormuş.araştırmalarım sonucu daha cok hamılelerın talep ettıgını ve memnun kaldıklarını ögrendim;denemek uzere sepete atttımmmm:)!!!

Bardak tabak kısmında bayagı bı oyalandım!!!!


Sintineye ait kısımlara hatırlamak ıstemedıgım ıcın bakmadım bıle.

Şu ıvır zıvır eşyalarımızı koyabılcegımız vakumlu cantayı hemen hemen sepete attım.özellıkle güvertede seyirde yanıma alarak rıske ettıgım  eşyalarım artık güvendeeee:))


ve başbelası ıskotalar hahaha..aramda resmen husumet var.En gereklı anda ya o vinçi çıkaramam ya da o ıskotalar dugumlenir karışır topla toplayabılırseeeeeeeeeeen...ayrıca benim gibievınız tekneyse göz zevkınızi bozmaya bırebir..şımdı bu ıskotalar içinde çantacıklar yapmışlar ama ama monte edılebılır şekilde olması işime gelmedi..vakumlusu gelicekmiş beklıyorum:)



Haritalar, bayraklar, barometreler, o pusula senın bu pusula benımmmm....seyir defterını pek bir begendım lakin kilitlisini tercıh ederim:)

Kitaplar kısmında bir yırmı dk kalmış olabılırim aldım bıraktım aldım bıraktım..aldım:)bu böyle gider..

Telefonum için aldıgım su gecırmeyen kab gönlume taht kurdu.Suya düşşse bile yüzüyor falan yanii:)

Kasaya geldıgımde ise satıcının yorumu olayı özetledı: "Hanımefendi siz sadece kendınize çalıştınız hahaha ".tamamıyle kadınsal kişisel bir alışveriş oldu..:)devam edicek bu gezilerim.















Cuma, Ocak 27, 2012

SAAT ALARMI ..SON 135 DK DAHA !!

Eskilerde bir masa saati yardımıyla kurulan alarm şimdilerde daha çok cep telefonlarının yardımıyla aktif hâle getirilmektedir.

Kişi uyumadan önce alarmı kurar. Alarmın kurulduğu saat önemlidir. Mesela kişinin saat 08.00’de uyanması gerekiyor ise saati 07.58 ya da 07.59 a kurması makbuldür. Burada kişi 2 dakikalık uyanabilme uğraşını hesaba katar ya da yatakta oturma keyfini.. (Bu süreci abartıp alarmı yarım saat öncesine kurup fantezi yapanlar da mevcuttur bkz.ben.)

Gece saati kurarken en önemli noktalardan birisi eğer alarmın kurulacağı alet pek aşina olmadığımız bir alet ise alarmın kontrolünün yapılmasıdır. Kişi hemen saatin kaç olduğuna bakar ve alarmı bir dakika sonrasına kurar. “Bakalım alarm çalışıyor mu çalışmıyor mu?” diye. Bazen bir dakika sonrasına kurduğu için o kurana kadar o dakika gelmiş olur ve geyik bir bekleme süreci başlar. Bunun için en ideal kontrol alarmı kurma noktası 2 dakika sonrasıdır.

Alarmın nasıl çaldığı da önemli bir konudur. Çok dinlediğiniz ve sevdiğiniz bir sanatçının bir şarkısını alarm müziği olarak seçmek gerçekten hatalı noktalardandır çünkü kişinin kulağı o sanatçının şarkılarına o kadar aşinadır ki çalanın bir alarm müziği değil de rüyada çalan bir müzik olduğunu sanır ve uykusuna devam eder. Tabii bu biraz düşük bir ihtimal olsa bile sonuçta olabilirliği mevcuttur.

Son olarak alarmı erteleme konusuna gelirsek eğer alarmı ertelemek boş ama tatlı bir uğraştır. Kişinin “5 dakika daha yaaa” nazını dijital ortama aktarabildiği bir kavramdır “ertele” tuşu.

Buradaki ana sorun kişi uykulu hâliyle alarmı ertele yerine alarmı kaldır tuşuna basarsa eğer “ 5 dakika ya, 10 dakika daha ya, 1 saat daha ya, 2 saat daha ya,  geç kalmışım yaaa.” durumu ortaya çıkar ve bu hiç de sevimli bir durum değildir.

Unutma ki mutluluk sabahın köründe uyandığında alarmın 2 saat sonra çalacağını, hüzün ise 5 dakika sonra çalacağını görmektir.

Eve gelen misafirdeki mayalı hamur merakı

Nedense ev oturmasına gelen misafirlerin hepsinde görülür bu merak. bütün gün deliler gibi yorulmuş anne için aslında bir nevi sahneye çıkma durumudur misafir ağırlamak. yeni aldığı koltukları, geçen hafta güpürlerini şehre gidip aldığı tülleri, yatak odasına halı alırken ucuz diye antreye de aldığı yolluğu göstermek için; misafir gelmesi önemlidir.

lakin bu misafirlerin bitmek bilmeyen bir merakı vardır. mayalı hamur..

yapılan bütün pasta ve poğaçalar için akıllarında tek bir soru vardır; "mayalı hamurdan mı yaptın bunu?" yahu sanane ye işte ya! zannedersin mayalı hamurdan olsa yemicek. lop lop yutuyon işte görüyoruz! genelde misafirler anne mutfağa biten bardaklara çay dökmeye gidince kendi aralarında hemen başlarlar; "mayalı hamurdan yapmış heralde.." 
 aman yaa! zannedersin vedat milor. neyse işte öyle bi' anlatıyım dedim.

Cumartesi, Ocak 07, 2012

25-26-27 BU BÖYLE GİDER SENDROMLAR !

25 yaş öyle bir yaştır ki, genç değilsindir artık, yaşlı da değilsindir. yetişkin olman lazım, oysa sen bir yetişkin de değilsin henüz. berbat bir durum..geri dönüşü olmayan kararlar alma yaşıdır 25, ve aldığın her karar hayatını etkiler.oysa sen bazı şeyleri düşünmekle bulamıyorsundur hala, bazı sorular hala cevapsızdır
Zamanın deli gibi aktığını idrak etmişsindir ve o lüksün yoktur. bu durum kafandaki her türlü belirsizliği daha da dayanılmaz kılar.


-, Allah kahretsin ışıkları kim söndürdü , önümü göremiyorum...bunalımıdır..Friends dizisinde 30 küsür yaşına girecek olan joey yukarı bakar ve haykırır "neden tanrım neden! neden yapıyorsun bunu bize?"
En belirgin semptomları saç dökülmesi ve zaman zaman yoklayan beldeki ağrı.

Çıplak ayakla gezebilecek kadar çılgınken hala, topukluyla gezmektir. ne kadar vursa da, ne kadar çıkartmak gelse de içinden, (artık) çıkartmamaktır o topukluyu ayağından.
Pişman. kıymetini bilemedikleri için, kaybettikleri için, özledikleri için. en çok da özledikleri için pişman...




Büyümem gerekiyordu ama bir türlü büyüyemedim" sendromu olsa gerek...Bu yazıyı nıye mi yazdım ..Sabah bol miktarda poğaça aldım. nerede yiyeyim diye düşünüyordum, artık okulun kantini ya da civarındaki kafeler yoktu, sokaklar vardı. ..oysa ki ..Bir zamanlar yatak sıcaktı, yatak tatlıydı,  ama gözüme güneş vururdu.yorganın altına kafamı sokardım ama bir ışık gene bir yerleri delerek yorganın dahi altına ulaşırdı yatağa daha bir sarılarak derse gec kalırdım ..uzaklardan poğaça kokusu alırdım.yıllarca öğrencilik yaptım dedim size, bir av köpeği gibi poğaça kokusu alırım...neyse bı yerde çay içerken eskı arkadaşlarımı aramaya karar verdim.Normalde telefona sarılmam ama şimdi içinde bulunduğum durum deniz ,telefon da bir yılan olmuştu...Naber ,nasılsın faslı  bittikten sonra telefondaki sesin aslında çok uzaklarda olduğunu anladım. yirmi beş yaş bazı kararlar almanızın gerektiği bir yaştır, o kararları alan insan da her şeyden azami miktarda uzaklaşır..

bulabıldıklerımı aramaya devam ediyordum ;yurtdışına çıkanlar vardı.  kimisi askere gidiyordu hatta kimisi geri geliyordu. "kızım  oglum günde üç öğün poğaça yiyorduk  eskiden" diyordum, karşılığında aylinin evlendiği haberini alıyordum...hayvan mısın nasıl evlenır nasıl askere gidersiniz daha uc gun once beraber kusuyorduk..ben yirmi altı  olamazdım, yirmi yaşımdaydım daha, okula gidecektim, sonra mezun olacaktım ama daha çok vardı. sonra iş bulurdum. büyüyemezdim ben, seçimlerde kullandığım oylar sayılmamalıydı. sevgilimle düğün pastası kesmemeliydim hiçbir zaman,poğaça yemeliydik beraber.......

Artık uzak değildi hiç bir yaş otuza üç var, otuzla otuz beş arasında zaten ne var ki?..

İş görüşmelerinde henüz çok gençsiniz denip ama, artık "araştırmaya ve öğrenmeye istekli/kendini geliştirmeyi yaşamının bir parçası sayan" tanımlamasının altını nasıl doldurduğun soruluyordu. ve yine iş görüşmelerinde 5 yıl sonrası değil, 3 yıl sonrası sorulmaya başlanmıştı.

Erkekler için değilse de kızlar için olan evlilik mevzuu. nedense insanlar kendi iradeniz kendi isteğinizle evlenmediğinize inanmak istemez. "güzelsin, akıllısın. e neden hala evlenmiyorsun?" herşeyi geçtim keyfim böyle istiyor o yüzden tamam mı ağzını kırdığım rahatımı seviyorum belki. belki de istediğimle olmadı. hayır yani neden sana hesap vereyim. neden 25 olunca evlenmek zorundayım? evlenicem elbet ama bunu sırf bu lafları duymamak için yapmadım, yapmıcam. ne için yapıcam orası da meçhul ama bu seni neden ilgilendirsin. "biri mi var?", "niye söylemiyon? bu işte bişe var.", "hadi, hadi. evlen de düğün görelim, oynayalım.", "nasıl biriyle evlenicen çok merak ediyorum.", "senin evin nasıl olacak çok merak ediyorum."ayır yani bu tipleri görünce evlenmek için evlenenleri anlıyosun. yazık, napsınlar bu lafları duyacagıma el oğlunun kahrını çekerim diyorlar herhal..



Otobüste, metroda henüz yer verilen değilsindir belki ama, yer beklenen en son kişiler arasındasındır artık
Sanki herşey geride kalmalıymış gibi bir his uyandırıyor. peki yarıda kalmış sevişmeler , hayaller .... bir işin , bir eşin , bir çocuğun , krediyle alınmış olsa da bir araban , lojman da olsa bir evin var . peki hayat bu mudur ? eğer hayat buysa ben içmek istiyorum hatta içtiğimin içinde boğulmak istiyorum. 27 yaş , sadece 26 dan bir yıl sonra ya da 28 den bir yıl önce değildir. 27 , gençliğinin öldüğü yıldır

Sevgili 16 yaşım..hayatımın ilk ciddi ameliyatını oldum..telefonlarının sesini kısacak kadar geniş bir arkadaş çevrem var..zorlansam da yaptığım her işte başarılıyım son zamanlarda. iyiyim anlayacağın küçük insan..İçinden deniz geçen şehirde yaşayıp ve bir hayatı avrupa metropolitanı olarak har vurup harman savurmakla meşgulüm. çok iyiyim..Etrafımda da bana hayran bir fransız, bir güney amerikalı, bir sarışın donuk gözlü alman bulunuyor .gerçekten çok iyiyim..tek sorunum küçük insan, çocuklugumda ki gibi sevilmiyorum.ve bu sevılme ıhtıyacım kendımı sevgiyle çalışan  bir makina gibi hissetmemi saglıyor.yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi;20 ile 25 yaş arasında 5 yaş fark yoktur. bu fark 5 seneden daha fazladır.

Yine de her yaşın ayrı bir keyfi olduğunu düşünüp yaşlanmaktan korkmayan bir birey olarak yaşantıma devam ediyorum. isyanım yapamadıklarıma..

Sizi bu kadar darlandırdıktan sonra dıyecegım şu ki,,20-25 arası yapılacak tüm salaklıkları yapıp, bitirdiğin, 30'lu yaşların kasıntı ve olgunluğuna henüz erişmediğin, yaşlı ya da çocuk kategorisine girmediğin için en güzel dönemde olduğunuzu hatırlayın ve sevinin..ne geçmişi düşünün, ne gelecekten korkun..

Ne bekarım ne yalnızım..anlayacagın cok tribal hallerdeyım sevgılı bloggerlar.Bu sendromlar gereksiz ! her yaşın ayrı güzelliği var zırvalarına girmeye de gerek yok! şu var: sağlıklıysan daha doğrusu nefes alıyorsan tamam ! hayatı güzelce yaşa! artık bir de  amy  winehouse eklendi bu listeye.

Veeeeelhasıl 17'den sonrası kötü blogger! yalnız 20li yaşların bitmesi evlat acısı gibi! zaman yavaş ak ne olur! ..gerçi 40'ta bir sempatiklik var çözemedim...:)!!
     
 






















 

Pazartesi, Aralık 26, 2011

One Margarita, Two Margarita, Three Margarita, ..

Bu güzide içkinin frozen olanı tercihimdir .Hakkında bin farklı ölçekle bindörtyüzkırkdört farklı metod geliştirilmektedir.

Kesinlikle , on the rocks ,lime ve bol tuzlu olarak tüketilmeli. ve tuzla buz edilmiş buz içinde yüzen margaritamız ice slush gibi durur.Bardak olarak martini bardağına yakışmaktadır


 




Margarita’nın hikayesi de iç geçirten cinsten. “Aslında çok güzel bir kadının adıdır Margarita. Kadın, Meksika’da “bandito” kutlamaları sırasında silahtan çıkan serseri bir kurşun yüzünden bir barmenin kollarında can verir. Barmen de o sırada hazırladığı içkiye Margarita adını koyar”...

Shut tequila prensibi ile çalışır; "one margarita, two margarita, three margarita, olarak devam eder...Diyecegım şu ki margaritamızın tekilasi cok olmali, bardagin etrafinda muhakkak tuz olmali, icmeli icmeli ve icmeli..Beni neden sarhoş edemedıgını bilmesem de margaritamın tuzuyla sevgilerrrrrrr



cok eglenceli bir israel kamakawiwo'ole şarkısı.
"oh, your name is margarita, the salt upon your lips the lemon and tequila, the flavor of your kiss" kısmı geldiğinde kendinizi güzel bir hawaii aksamında margarita icerken bulursunuz.


Pazar, Aralık 25, 2011

TUVALETLERDEKİ HİÇBİR İŞE YARAMAYAN EL KURUTUCUUUUU

Gittiğimiz kafe ve restoranların tuvaletlerinde bulunan ilginç aygıtlardır.Affedersiniz işerken sönen haysiyetsiz sensörlü lambanın en yakın dostudur..elini koyuyosun böyle altına sıcak sıcak hava üflüyor. ancak bir sorun var ki bu olay hiçbir işe yaramıyor

ve bence tuvaletlerdeki en mikrobik yerlerden biri... büyük süratle, envanterindeki bakteri ve bilimum mahlükatları elinize, böğrümüze üflüyor .ahahaha biliyorum benim gibi elini 4-5 tane kağıt havluyu ziyan etmeden kurulayamayanların çokluğu yüzünden elinizi çaktırmadan pantolonunuzun poposuna sürterek kurutmak zorunda bırakıldınız

peki ama ya yüzümü de yıkasaydım?
onu nasıl kurutacaktım?
çehremi makinaya tutacaktım? .




.ve sonuç olarak başak burcu kadını olarak gayet uzmanlık alanıma uygun bır konuya başlık açmışım hahaha.



Pazartesi, Aralık 19, 2011

Mutfağımdan Juliet Sorbeleri; Kırmızı Ferah Lezzet.




Denizde Yaşamak - Tekne Yaşamının Sırları

Sayın Meriç Köyatası'nın Denizde Yaşamak isimli kitabının giriş bölümünden bir kesiti sizlerle paylaşıyorum.

"Büyük kentlerde yaşayan çoğu kişinin hayali, iyi bir gelir elde edip bir balıkçı köyü ya da sahil kasabasına yerleşmektir.

Yıllarca bunun hayalini kurarlar. Birçoğu, kendilerinin ve ailelerinin bakımını sağlayacak birikime ulaşmalarına rağmen, kent hayatını bırakamazlar. Bu hayaller, onlar için gerçekleştirilmesi güç tatlı bir düştür sadece...Ya hırslarını ve daha fazla kazanma arzularını yenemezler... Ya da korkarlar.

Korkmayıp denemek isteyenler, bir süre bir sahil kasabasına gider, Güz ve Kış ayları gelip de ortalık sakinleşip ardından da ıssızlaştığında, çoğunu afakanlar basar. Sanki kent hayatında haftada ya da ayda bir tiyatroya giderlermiş gibi, bir balıkçı köyünde ya da sakin bir koyda tiyatro, opera, ve balo salonu aramaya başlarlar...

Kimileri de, tekne ile tatile çıkanlara ya da teknede yaşayanlara gıpta ile bakar...

"Oooo tekne ile mavi yolculuk ha" diye devamı gelmeyen, havada kalmış klişeleşmiş bir cümleleri vardır.

Bu cümldeki ifade, hayranlık, ulaşılamazlık ya da bir öykünme midir, pek anlaşılmaz. Sakin tekne yaşamınızı, ya da tekne ile dolaşmanızı, filmlerdeki gibi algılarlar.

Şöyle minik bir senaryo geliştirelim;
Fransa'nın Cote D'Azur sahillerinde bir motoryat... Bu yatta gündüzleri bikini, akşamları tuvaletle dolaşan makyajlı güzel kadınlar, hergün sakal traşı olan ve smokin giyen adamlar, beyaz eldivenle şampanya ve ıstakoz servis eden garsonlar vardır...
Zaten birazdan Monaco Limanı'na yanaşıp tarihi gazinoda önce istiridye yiyip şarap içeceğiz, sonra da rulet masasına oturacağız!...

Şaka bir yana çoğu insan, bizlerin buna benzer bir hayat yaşadığını ya da tatil yaptığını zanneder. Oysa teknede tatil yapmanın ya da yaşamanın zorluklarını bilmezler ki...
Denizden çıktıktan sonra saçları şöyle doya doya tatlı su ve şampuanla yıkamanın ne büyük bir lüks anlamına geldiğini; çoğu zaman bir kadeh rakıya konacak bir parça buzun ne büyük bir nimet olduğunu bilemezler...

Tekne tatilinden sonra, hemen hemen tüm kadınların, "Bir hafta bir otele ya da tatil köyüne gitsek de dinlensek" diye tatil özlemi çektiklerini anlatsak da inanmazlar...
Fırtınalardan, teknede çıkan arızalardan, başınıza gelebilecek türlü türlü aksiliklerden bahsetmiyorum bile...

Evet...Kitabın giriş bölümünden bir alıntıyı sizlerle paylaşıyorum. İlgilenenler devamını kitabı edinerek okuyabilirler.

Tüm Teknekoliklere Selamlar
http://www.dr.com.tr/0000000306189/Eser/Kitap/Hobi/Genel-Ilgi/Denizde-Yasamak-Yeni-Baslayanlar-Icin-Tekne-Yasaminin-Sirlari

The Fountainhead

Hani bazı kitaplar vardır; biraz unutmayı, biraz da yılların değiştirdiği sizin nasıl bulacağı merakının oluşmasını bekleyerek kitaplığın en görünen kısmına koyarsınız onları. aradan yıllar geçtikten sonra tekrar elinize alıp okursunuz. ve genelde hala seviyor olduğunuzu farkedersiniz. öyle bir kitap işte bu!...üzerinde tartışmaktan en hoşlandığım kitap olmasından ötürü, çevremdeki herkese okumasını önerdiğim, lakin okuyanlardan olumlu geribildirimler aldığım, ayn rand'ın olağanüstü kitabı..
İnsanın kararlı ve istekli olduktan sonra, tüm olumsuzluklara rağmen herşeyi yapabileceğini ve ideallerimizden asla vazgeçmememiz gerektiğini gösterir.Herşeyin bir bedeli vardır ve insanlar idealleri uğruna gerçekten bedel ödemek zorundadır
Kahraman Howard Roark, dünyanın en muhteşem insanlarından biridir ancak kendisine gerçek hayatta rastlamak pek mümkün değildir....

MERHABA BEN SAÇI UZUN ,ÖMRÜ KISA..KADINA ŞİDDETE HAYIR!

TOZDAN KURTULMAK LAZIM

Merry christmas.. and Hannukah,Herkese mutlu günlerrrrr

BARUH ATA ADONAY ELOENU MELEH AOLAM ŞEEHEYANU VEKİYEMANU VEİGİANU LAZEMAN AZE

hoşgeldın yeni zaman...:)))

Bu yeni zamanda... Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil...

Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın.

Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.
Sevdikleriyle birarada olsun. gözü gözlerinin içine baksın. . Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın

Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun.

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

Neşesi bol olsun.

Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.

Değiştirmek istedikleri değişsin.

İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.

Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üçyüzaltmışbeş''ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın.

Bu duayı okusun. Kendi sesiyle duysun. Duası gerçek olsun.

Her kelimesine şükretsin. Tek satırına nazar değmesin. Amin

Başak burcu kadını.Volume 2. O Ne Juliet Ne Ayşe

 Herzaman beynindeki gereksiz dikkat butonu  ve x-ray  cihazı devrededir.
evet eleştirir, ama ne yazık ki söyledikleri doğrudurevet çok sakin sayılmaz, ama dengesizliklerini seveceksiniz.evet ayrıntılara takılır, ama bu en çok sizin işine yararevet bi juliet, bi ayşe değildir, ama çıldırtan hatun tripleri yoktur


kin tutmaz. söz konusu bir insana yardım etmekse siz onunla kanlı bıçaklı olsanızda herşeyi bir kenara bırakıp sizin için yardıma hazır kötü gün dostudur
detaylarda boğulduğu doğrudur, öyle ki arkadaşlarını/sevgililerini bile detaylarda saklı bazı özelliklerine göre seçer. dengesiz, sorumsuz, aptal vs. olmanız hiç bir sorun teşkil etmeyebilir bu kadın için, ancak "telefonun neden kapalı?" diye sorduğunda "şarzım bitti." cevabını veren biriyle ilişkisi uzun soluklu olamayacaktır.
bu kadının en büyük şikayeti "anlamamak" değil, "anlaşılamamaktır." öyle anlar gelir ki kendi de kendini anlamaz. bu da böyle bir tezatlıktır işte.
iyi kamufle eder içinde patlar. terk edileceğinizin sinyalini alamazsınız çünkü iyi saklar kendini. deliler gibi aşık olur periler gibi ortadan kaybolur. çünkü aşkı bitmiştir ve masalı tadında bırakmayı sever.
keyfine düşkündür. yalnızlığı ihtiyaç olarak görür. istediğini almak konusunda on evliyaya kafa tutan bir sabrı vardır. dilediğini harcar dilediğini baş tacı yapar. keyfi kaçınca veya canı sıkılınca ortadan kaybolmayı sever. itinayla kurduğu herşeyi tek bir hamlede yıkıp geçer. eleştirmeyi sever ama kendini. başkalarıyla uğraşmayı zaman kaybı olarak görür. her dakikası kıymetlidir mutlaka değerlendirecek bir şeyler bulur
bir başağın rüzgarda salınması gibi bir o yana bir bu yana salınır, tercihlerinden emin olamaz ama eleştirtmez de.


4-5 yaşındaki küçük kız gibi neden, niçinle insanı boğarlar.Bu hatunların egoları gayet permbe pembe parlar.

 zihinsel modları bildiğin şeytandır... e her seferinde de karşılaştığı durum malum durum olduğu için vasat gerçeğini görür ama ne yazık ki kabullenme çabalarına bile girmez. çünkü o burnu düşücekken çok kez havada yakalar, alır yerine takar. monteleyip sabitlemek için elinden geleni yapar ama baktı ki olmuyor elleşmez. burnu düşünce de yere eğilip almaz bekler yenisi çıksın diyeeee.

en pis huyu da gönül işlerini hep mırıl mırıl yapması çünkü kolay kolay inanmaz. neden inanmaz inanmak istemediği için inanmaz. zaten bu inanma konularında kesinlikle pozitif bilimden yana değildir. karşısındaki de sanar ki kanıtlamak gerek. ama yok inanmaz işte. zaten en başarılı olduğu inat alanı bu inanma konusu. gökten cebrail inip al sana kitap yazdık dese, elinin tersiyle iter.zaten buna yarasa yarasa bir tek su grubu yarar .

....

bunlar birisine kızdılar mı dünyayı dar ederler..ama niçin kızdıklarını asla açıklamazlar, karşıdakinin bunu anlıyacak kadar düşünceli ve zeki olmasını beklerler..karşıdaki hala neye kızdığını anlamazsa, daha çok kızarlar..çok çok kızdıkları zaman ise, o insan birden gözlerinden düşer, ve ona açıklama yapmakla zaman kaybetmektense -buraya dikkat: yüzlerine yapışmış sakin bir gülümsemeyle- sessizce dönüp giderler..kimi zaman sessiz sakin soğukkanlı zannedilmelerinin temel sebebi bu olsa gerek..aslında tam tersine kılı kırk yarma özelliklerinden dolayı içlerinde her zaman kopan fırtınalar batan titanikler vardır
çok önemli birşey düşünürken dünyanın en aptal insanıymış gibi görünür boş boş bakar

İnovasyon Süprizleri:)...daha da apple reklamı yapmam :)!!!!!

büyümenin anahtarı rekabetçilik değil inovasyon demişler.bu bir tür "mavi okyanus yaratmak "örnek üzerinden açıklayacak olursak; nokia, samsung, sony ericsson, lg... gibi markaların birbiriyle rekabet halinde olduğu pazarı kızıl, kanlı bir okyanusa benzetebiliriz.

burada amaç birbirinin pazar payından kapmak iken apple diye bir firma geliyor, iphone diye bir şey ortaya çıkarıyor. iphone, tüm bu markaların cep telefonları ile kıyaslanamayacak bir yerde. yolda geçen çocuğa sorsanız şu an onun başka bir şey olduğunu söyler. iphone marka ürünlerin diğer cep telefonlarının kızıl okyanusunda birilerinden pazar payı kapma korkusu yok. kendi mavi okyanusunda fiyat bile kırmasına gerek kalmadan işi götürüyor. biri bir mavi okyanus yarattıktan sonra da o pazara girmek çok güç hale geliyor.

iphone örneğini boşuna vermedim. apple'ın diğer serilerindeki inovatif yaklaşımı da rahatça görebilirsiniz. önünüze beş tane dizüstü bilgisayar koysalar -atıyorum toshiba, dell, hp, casper, acer olsun- "para mara istemez biri senin olsun" deseler, bir iki kişiye danışırsınız, kararsız kalırsınız bir süre, tercih edemezsiniz.

ama 6. bilgisayar olarak bir macbook koysalar ilk görüşte onu kaparsınız. bu inovasyondur.daha da apple reklamı yapmam haha

"Hamam Böcekleri" kaçma boşuna, ben kaçarım senin yerine


 Gecenin bi vakti bir hamamböceği ile ilgili neden bir yazı yazdım bilemiyorum.kinimi kusmam lazımdı oldu.Sanırım Akdenizde yaşama planlarımı İzlanda olaak değiştirmeliyim. ...karada aslanla, denizde köpek balığıyla karşılaşsam yemin ediyorum bu hayvanı gördüğümde sahip olduğum korkunun 10da birine sahip olmam..Kafası kopsa da 9 gün yaşıyorlarmış..sen buna yaşamak mı dıyorsun sorarım  sana böcekkkk 

Iışığı açıp bi hamamböceğiyle karşılaşmaktan kötü ne olabilir ki ya. kaçma  boşuna, ben kaçarım senin yerine* .
Erkekleri anlamak için..hamamböceğini takip edeceksin !! hamamböceği hızla bir istikamete doğru yol alırken,hiçbir engelle karşılaşmamasına rağmen aniden durup bambaşka bir yöne doğru koşmaya başlar.bunun nedenini çözdün mü erkekleride anladın demektir ..
Hayır yanii radyasyondan da etkilenmıyor bunlar...ne zaman  ortalarda görmesem korkarım bır nukleer bomba hazırlıgı mı içerisindeler.
bu böceklerin bir kamikaze sistemi var eger yalnız başına gezen bir tanesini görürseniz hemen öldürmek lazım çünkü bunu digerleri etrafı incelesin diye gönderiyor eger geri dönerse anlıyolar ki burası güvenli .

geceyarısı mutfakta hamamböceği ile karşılaşan bir erkeğinn tepkisi.."nereden geliyor bu hayvanlar!!yarın bir ilaç alayım" sonra mutfagın ışıgını sondurur yatagınıza eşinizin yanına yatarsınız.karınız sorar noldu ?"Hamamböcekleri "diyemessiniz.Hamamböceeği lafını duyarduymaz eşinizin uykusu kaçabılır.:))Onun uykusunun kaçması demek,sizin de uykunuzun kaçması demektir.Ve kadınlar,kocalarının uykusu kaçınca cok rahat uyuyabılırller.Ama her ne koşulda olursa olsun ,Hamam böceği itlaf çalışmaları  ihmale gelmez..Unutmayın ki gece susayıp kalkan eşinizde olabilir:)))).Gecenın karanlıgında hamam böceği gören bir kadının ve erkeğin tepkileri cok farklıdır .

aslında sanırım imaj herşeydir, kırmızı ve benekli diye uğurböceklerini elimizde gezdiririz, hamamböceğine terliği fırlatırız. ne farkları var? ikisi de yerlerde pisliklerin içinde geziyor.
bu  yazıya resım koymamı beklemeyın bende haaha....

Hayat Ne Tuhaf Volume 3 ! Bilmiyorum, Bilmek de İstemiyorum, Bırakalım Dagınık Kalsın.



ahh süreklı beynım dolu düşünmeyi istemedıgım düşüncelerlee !!! düzensizlik içerisinde müthiş bir düzen,düzen içindeyse muazzam bir düzensizlik ..

istatistiksel olarak en çok başak burçlarında görülebilen psikolojik rahatsızlıkmış :))))) !!


sürekli kafada dolaşan düşünceler, şunu şöyle yapmazsam şöyle olacaklar vs.
olayların akışını değiştiremeyeceğini bilirsin ama şunu yapmazsan şöyle olacakları da bir türlü engelleyemezsin, kafandaki kusursuz resmi yakalamak istersin ama o da bir türlü olmaz. bir şeyi kafanda düşündüğün gibi gerçekleştiremeyeceğine inandıysan o işe hiç başlayamazsın, ya hep ya hiçler vardır, griler sana göre değildir. arka planda devam eden gürültü dinmek bilmez. kaçarsın ama asla tam anlamıyla kurturulamazsın

içeride seni baştan çıkarmaya çalışan bir kavanoz nutellanın varlığını biliyorsun. çalışman lazım ama o baştan çıkarıcı nutellanın mutfaktan gelen fısıltılarını duymamazlıktan gelemiyorsun. stres oluyorsun, çalışma verimin düşüyor, konsantre olamıyorsun. onlar orada olduğu sürece sana huzur yok. kalkıp mutfağa gidiyorsun, kavanozu bitirip, artık rahatlıkla geri dönüp çalıştığın iş her neyse ona konsantre olabilirsin.
mutfağa gitmeye karar verene kadar ki kısım obsesif, obezcesine yediğin ise kompulsif bozukluk işte. bir kavanoz nutellayı bitirdikten sonra sahip olduğum zihinsel huzura ise paha biçilemez ahhahahaa


ahh bu takıntılı hallerimmm !!!!

* dört sene önce gördüğü ve hiç tanımadığı bir insanla evleneceğine kanaat getirip, bunun için en azından 2 yıl daha beklemeyi planlayan insan...

*kutu kolayı aynı yerden almak, çıktıktan sonra aynı yerde açmak ve biraz ilerideki çöp konteynırına kadar içip bitirerek o konteynıra atmak...

*eski veya gereksiz şeyleri daha sonra ihtiyacım olur diye atamamak

* gece gece uykudan uyanır ocakta zaten kapalı gazı kapatırsın

* yoldaki kare taşları çıkılan merdiven sayısını saymak

* mütemadiyen yolda görülen bütün tabelaları okumak

* evde zaten benim kırdığım sehpa takımından geriye bir tane kalırsa onunda artık dünyada yaşamaya hakkı yoktur.malum bütünü bozar

* misal bir şeyi üç kez yapmazsam, ya da söylemezsem falan, işe yaramayacağını düşünürüm . böyle de bir takıntım var.
- spor salonda, her hareketi kesinlikle üç set yaparım. ne eksik ne fazla..
-duş alırken, kesinlikle üç kez şampuan kullanırım,

*eskisinden daha kalın çerçeveli bir gözlük alınca bu çerçevenin görüş alanını kısıtlayıp kısıtlamadığı, kişinin çevresini algılamasında güçlük yaratıp yaratmadığını kafaya takmak..

*telefon numarası çevirirken yarıda kesip tekrardan çevirmek (en az beş kere);

*hayatına kurallar koyar ve sonra bu kuralların hepsini uygulanmaya çalışılır o da yetmez herkesin de bu kurallara uyması gerektiğini düşünülür.

kontrolü elde tutmalıyım" "her şey benim istediğim düzende olmalı" "düzensizlik beni deli ediyor" "ayrıntılar bütünden daha önemlidir" "ben olmasam her şey kontrolden çıkacak"

* kişisel alışverişleri belirli yerlerden yapmak, eğer aynı şehirde o yerlere çok uzaksam yaklaşana kadar beklemek...

daha genel örnekleyecek olursak, kontrol manyaklığı, bir iş yapılacaksa kesinlikle işin başında durma isteği, ortaya çıkan işi beğenmeme/mükemmeliyetçilik gibi davranışlarla örneklenebilir bu hastalık. bu mükemmeliyetçilik size özel hayatınızda da düşman ayrıca. bir noktadan sonra o kadar iyisini arıyorsunuz ki, aslında öyle biri yok. aradığınız mükemmelliği kimsede bulamayacağınız için de genelde yalnız kalıyorsunuz. bu mükemmele yakın birini bulduğunuzda da bilin bakalım noluyor. yukarıda sözünü ettiğim saplantılardan biri haline dönüşüyor bu kişi ve neticede siz zaten zor beğendiğiniz o kişiyi de boğup, kendinizden uzaklaştırıyorsunuz.


Anlamiyorum,Anlamak da istemiyorum...Hayal ediyorum, bir hayali mi yasiyorum?
Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.... Degismeyen tek sey degisim,
Degisiyorum....BIRAKALIM DAGINIK KALSINNNNNN ..SARHOŞ OLMA VAKTI ŞARAPLA ŞİİRLE ERDEMLE !!

OĞLAK BURCU ERKEĞİ VE KADINI

OĞLAK BURCU ERKEĞİ


Kafasında kendiliğinden kalıplar bulunan, sabit fikirli, iletişimi sevmesine rağmen işine geldiğinde ancak iletişim kuran, çok geç karar veren, karşısındakinin sabır katsayısı ibresini zorladıkça zorlayan, yaratıcı olmasına rağmen hep meşgulum kırmızı ışığında duran,aşk yaşamak isteyen ancak bu istemi sürekli ertelemekte bir sakınca görmeyen, ağzına geleni söylemesiyle ünlü, duygusal yönünü daha fazla ortaya koymayı becerebilse daha mutlu olabilecek kişilerdir oğlak burcu erkekleri...

Değişikliklere, özellikle yeni bir şeye adapte olmaları çok uzun zaman alır. düzenlerini bozmak istemezler. taş kafalılardır

İnatçıdır. en belirgin özelliği budur. hep kendi dediği olsun ister. taviz vermeyi sevmez.İkna etmek, birinini fikrini değiştirmek bu burcun mensupları için hobi gibidir .Sakin, sabırlı insanlardır. kavga etmeyi pek sevmezler. Yapacağınız en büyük hata onları küçümsemek olacaktır

oğlak burcu erkeği yanlışlıkla kendisini arayan telefondan olay mahallinde konuşulanları dinlemek için arabayı kenara çekip 15 dakika boyunca dinlemekte hiçbir sakınca görmeyen bir insandır. aynı oğlak burcu erkeği söz konusu konuşmayla ilgili maruzat isteyecek kadar kendini kaybedebilen bir çeşittir.
mantıksızlık boyutundaki mantığıyla, sözleriyle diken üstünde oturtur sizi ve ona sorsanız düşünceleri her zaman doğrudur., başkalarınınkilerle kıyaslanamaz bile.


Cimri değil tutumludur.. parayı boş yere harcamaz ama gereken bir şey olduğu zaman da parası hiç önemli değildir.oğlakların çoğu tarihten büyük zevk alır.Herkese güvenmez, sadece kendisine güvenir
bilmiş bilmiş konuşurlar her konuda...

Ailesine bağlıdır.Aşıkken de çok yaratıcıdır ve tüm oğlak burçları gibi kendini müthiş kasar.
Dedigim dedik olurlar, sadece kendi bildiklerini okuyup kafalarinin dikine giderlerİigrenclik derecesinde komiktirler.Çogu insan icin vakit kaybi olarak gorulen seylerle saatlerce ilgilenir, eglenir, tadini cikarirlar. buna detaylara takilmak denebilirse eger, o zaman basak burcu kadini ile niye kesistikleri bir nebze olsun anlasilir. Abartmayi severler, olaylari tepeden daga cok rahat donustururler. sinirlendiklerinde cok korkunc olabilirler cunkü karsilarindakileri bozguna ugratmayı cok iyi bilirler

Karar vermeleri zordur. ama bu kararsızlıklarından kaynaklanmaz; aksine yanlış karar vermemek ve başarısız olmamak kökenlidir. önce inceden inceye uzun uzun düşünüp, artısını eksisini hesaplamadan, kendi düzen ve disiplinlerine oturtmadan harekete geçmezler. ama bazen bunu abartırlar. benjamin linus gibi her anı planlarlar. ne olur ne olmaz diye ikinci bir plan daha kurarlar. mükemmel fikirler bulurlar. bu arada gece yastığa başını koyar koymaz uyuyan oğlak burcu erkeği bulunaz.aşırı detaycıdır. yaptıkları işin hakkını verirler ve bu yüzden ukaladır. hiçbişeyi tam beğenmez ve mutlaka bir kusur bulurlar.



Çok iyi gozlemcilerdir. cok guzel karakter tahlili yaparlar .Finansal konularda 10 broker gucundedirler, siz ne kadar hesap geldigine bakarken, o para ustunu biliyordur.Sirf kendileri ile ilgilenildiginde onlardan krali olmaz. zaten sarsilmaz olan guvenleri celik desteklerle yerine sabitlenir, 7.5 siddetinde deprem olsa yikilmaz. teknolojiye de cok meraklidirlar. bilgisayar, muzik seti, elektrikli fantastik aletler adamciklaridirlar ve bunun aksine eski, tarihsel, antik seylere ilgileri vardir. bir objenin bir anlam ve onemi olsun, onu en degerli hazineleri ilan ederler.Son moda akımlar ilgisini fazla çekmez



Durduk yere kırıcı olabilirler, olaylara hep kendi açılarından bakarlar, empati yetenekleri sıfıra yakındır. fikirlerini değiştirmezler.Gereksiz şüphelerle ilişkiyi yıpratma ihtimali oldukça yüksektir. kafasında kendi kurduğu bir şeye bile inanıp her şeye nokta koyabilecek kadar da inatçıdır. zararlı çıkacağını bilse dahi inadından vazgeçmez ve istediğini elde etmek konusunda oldukça hırslıdır. sonucunu görmeden de hiçbir şey için kesin yargılarda bulunmaz.Gerçekçidirler, ince detaylara takılırlar. her alanda mükemmele en yakın durumda olmayı isterler. aldıkları riskler hayati önem taşıyan riskler değildir. eğer çok önemli bir risk almaları gerekiyorsa bile bunun altyapısını oluşturup, sağlamasını önceden yaparlar

Savundukları her ne ise onu savunmak için aşırı ince düşünürler ve bilgi sahibi olurlar. Psikolojik çözümlemeleri en iyi yapan burcun erkeğidirler. nadir yanılırlar ama yanıldıkları zaman tam anlamıyla "körmüşüm" derler, çabuk toparlanan bir ırktır ama geçmişi asla unutmaz

Kabukludurlar bunlar ama kırabilirseniz sonsuz sevgiye ulaşırsınız.

Kadınlara ceza olsun diye yer yüzüne salınmış erkek grubudur zannımca. yani söyle bana derdini bir noktada buluşalım di mi ama? yok valla söylemezler, işkence çektirirler. hayır, seni istemiyorum da demezler. en sinir yanları şefkat ve ilgi beklemeleri ve sana karşılığında bunların hiç birisini vermemesidir. sonuçta sen güçlü olmalısındır ama onların şikayet etmeye hakları sonsuzdur.

Bu burçtan olan erkeklerin tam her şey yoluna girmişken, yıllar boyunca hayalini kurdugunuz her şey bir bir gerçekleşmeye başlamışken, ben seni sevmekten sıkıldım, yıllarca sevdim yeter artık, bu ilişkiden de sıkıldım zaten, ayrılalım demeleri şiddetle muhtemeldir

Topluluğa hitap edebilme becerileri çok gelişmiştir.
Para onlar için herşey değildir ama her zaman gereklidir.cok konustuk arkalarindan, gelir hesap bile sorarlar...!
Gorunuşleri havalı ve mesafelidir, bazen ''merhaba'' demeye bile çekinen tiplerle karşılasırlar. eğer sinirlendirirseniz sizin kötü veya açık bir noktanızı yakalarlar ve bu kozla sizi bir böcek gibi ezerler. görünüşleriyle alay etmeye kalkmayın çünkü kendi gorunuşlerinin sizinkinden çok daha üstün oldugunun farkındadırlar. sadece kendisinin kendisiyle alay etmesine izin verir.


ilgi alanlari&hobileri genis, basarili, çekicidirler. iyi ajanlardir.kirli camasirlarinizi dokebilirler!hesap kitap adamidir bunlar biraz. siz "ay ayol noluyur?" derken, o size "o konu kapandi, bak simdiiii..." diye baska seyler anlatmaya baslamistir

İnadına ayak dıremezsenız bır sure sevımlı gozukur, o arada sızı mahvetmenın planlarını yapıyordur oysakı, ıyı yonlerı de mevcuttur; sorumluluk hıssı, kendı kendıne ogrenme ve ogrendıgını uygulama kaabılıyetı gıbı, bır de eşini aldatsa bıle ve ıkinci ilişki evlılıgını tehdit etmeye baslarsa eger , ıkıncı kadına tekmeyı koyar derler , ıkıncı kadın olucakları ıtınayla uyarırız. . 30'undan sonra akılları başlarına gelir


OGLAK BURCU KADINI


Bu burcun kadini toplumda çok begenilen zarif insanlardandir. ayni zamanda akilli bir kadin oldugundan kimseye kolayca güvenmez

Hirçin,alingan,hassas,merakli,gururlu,paranoyak,sert ve patavatsiz olmasina, hatta kendini anlatamamasına ragmen nasil,ne sekilde,nerede ve ne zaman kendini sevdirebildigi bilinmeyen ve sürekli kafa karistiran,yanlıs anlasılan zor hatun..


biraz psikopat ama tanıyınca sevimli, düşünceli ve biraz da duygusal olduğu anlaşılan kadın tipi.sanatla ilgilenmekten hoşlanırlar
tek kelime ile kontrol manyağı kadın olarak özetlenebilir
karmakarışık,karmaşıktır..

annelik içgüdüleri yüzünden sevgililerini bazen çocuklarıymış gibi sevip sırtlarına havlu koymaya kalkan modelleri bile mevcuttur
bi anda ortaligi toza dumana katip ondan sonra da hadi hayatim disari cikalim derler...

haksızlığa karşı asla ve asla sakin kalamazlar..olaylara sürekli strateji ile yaklaşırlar ve gözlem en büyük araçtır amaca ulaşmak için..müthiş özverilidirler..söz verdiklerinde ölesiye yapmak zorunda hissederler kendi çıkarıyla çatışsa da..ancak en kötü huyları belki de karşılarının da aynı şekilde davranmalarını beklemeleridir..sokaktaki bir insan için bile bişeyler yapmak isterler..sürekli beyinleri düşünür..süpriz yapmayı severler..huzursuzluktan nefret ederler..kin tutamazlar..ancak kızdıklarında ortadan kaybolmakta yarar vardır çünkü ortada kendine çok ters gelen bir şey ve bunun içeriğinde de haksızlık yoksa genelde uyumlu, neşeli bir yapıya sahiptirler..zamanla daha özgür hissederler..ailelerine karşı tuhaf bir bağlılıkları vardır..güven bulduklarında oldukları yere yerleşir ve sevgi saçarlar..

ayrıca şu ana dek çikolata sevmeyenine rastlamamışımdır.
oglak kadini havailikten,saygisizliktan ve cahillikten hiç hoslanmaz. seçtigi insanlar kültürlü ve zeki olacaktir. oglak burcu kadinindan ideal is kadinlari çikar. seçtigi iste basariya hemen kavusur, çünkü enerjik, hirsli ve dikkatlidir. evlilige de bir is gözüyle bakar. bu yüzden evliliginde planli bir hayati olur. her seyi kolaylikla idare edip planli bir yasam için mantikli önlemler alir. bu kadin parali bir es yerine kibar, nazik ve entelektüel birini arar. oglak kadini esini destekler, onun yükselmesi için tüm gücünü kullanir.

onda esrarli bir hava vardir. bu da erkeklere çekici gözükmesini saglar. mantigiyla hareket eden bu kadin için dostluk çok önemlidir. gezmeyi ve eglenceyi çok seven oglak kadini gürültülü yerler yerine kibar ve ilginç yerleri tercih eder. hayata büyük ilgi duyar, meraklidir
uyusmasa da esinin yakinlari, dostlari ile arkadaslik etmeye çalisir