Cumartesi, Ocak 07, 2012

25-26-27 BU BÖYLE GİDER SENDROMLAR !

25 yaş öyle bir yaştır ki, genç değilsindir artık, yaşlı da değilsindir. yetişkin olman lazım, oysa sen bir yetişkin de değilsin henüz. berbat bir durum..geri dönüşü olmayan kararlar alma yaşıdır 25, ve aldığın her karar hayatını etkiler.oysa sen bazı şeyleri düşünmekle bulamıyorsundur hala, bazı sorular hala cevapsızdır
Zamanın deli gibi aktığını idrak etmişsindir ve o lüksün yoktur. bu durum kafandaki her türlü belirsizliği daha da dayanılmaz kılar.


-, Allah kahretsin ışıkları kim söndürdü , önümü göremiyorum...bunalımıdır..Friends dizisinde 30 küsür yaşına girecek olan joey yukarı bakar ve haykırır "neden tanrım neden! neden yapıyorsun bunu bize?"
En belirgin semptomları saç dökülmesi ve zaman zaman yoklayan beldeki ağrı.

Çıplak ayakla gezebilecek kadar çılgınken hala, topukluyla gezmektir. ne kadar vursa da, ne kadar çıkartmak gelse de içinden, (artık) çıkartmamaktır o topukluyu ayağından.
Pişman. kıymetini bilemedikleri için, kaybettikleri için, özledikleri için. en çok da özledikleri için pişman...




Büyümem gerekiyordu ama bir türlü büyüyemedim" sendromu olsa gerek...Bu yazıyı nıye mi yazdım ..Sabah bol miktarda poğaça aldım. nerede yiyeyim diye düşünüyordum, artık okulun kantini ya da civarındaki kafeler yoktu, sokaklar vardı. ..oysa ki ..Bir zamanlar yatak sıcaktı, yatak tatlıydı,  ama gözüme güneş vururdu.yorganın altına kafamı sokardım ama bir ışık gene bir yerleri delerek yorganın dahi altına ulaşırdı yatağa daha bir sarılarak derse gec kalırdım ..uzaklardan poğaça kokusu alırdım.yıllarca öğrencilik yaptım dedim size, bir av köpeği gibi poğaça kokusu alırım...neyse bı yerde çay içerken eskı arkadaşlarımı aramaya karar verdim.Normalde telefona sarılmam ama şimdi içinde bulunduğum durum deniz ,telefon da bir yılan olmuştu...Naber ,nasılsın faslı  bittikten sonra telefondaki sesin aslında çok uzaklarda olduğunu anladım. yirmi beş yaş bazı kararlar almanızın gerektiği bir yaştır, o kararları alan insan da her şeyden azami miktarda uzaklaşır..

bulabıldıklerımı aramaya devam ediyordum ;yurtdışına çıkanlar vardı.  kimisi askere gidiyordu hatta kimisi geri geliyordu. "kızım  oglum günde üç öğün poğaça yiyorduk  eskiden" diyordum, karşılığında aylinin evlendiği haberini alıyordum...hayvan mısın nasıl evlenır nasıl askere gidersiniz daha uc gun once beraber kusuyorduk..ben yirmi altı  olamazdım, yirmi yaşımdaydım daha, okula gidecektim, sonra mezun olacaktım ama daha çok vardı. sonra iş bulurdum. büyüyemezdim ben, seçimlerde kullandığım oylar sayılmamalıydı. sevgilimle düğün pastası kesmemeliydim hiçbir zaman,poğaça yemeliydik beraber.......

Artık uzak değildi hiç bir yaş otuza üç var, otuzla otuz beş arasında zaten ne var ki?..

İş görüşmelerinde henüz çok gençsiniz denip ama, artık "araştırmaya ve öğrenmeye istekli/kendini geliştirmeyi yaşamının bir parçası sayan" tanımlamasının altını nasıl doldurduğun soruluyordu. ve yine iş görüşmelerinde 5 yıl sonrası değil, 3 yıl sonrası sorulmaya başlanmıştı.

Erkekler için değilse de kızlar için olan evlilik mevzuu. nedense insanlar kendi iradeniz kendi isteğinizle evlenmediğinize inanmak istemez. "güzelsin, akıllısın. e neden hala evlenmiyorsun?" herşeyi geçtim keyfim böyle istiyor o yüzden tamam mı ağzını kırdığım rahatımı seviyorum belki. belki de istediğimle olmadı. hayır yani neden sana hesap vereyim. neden 25 olunca evlenmek zorundayım? evlenicem elbet ama bunu sırf bu lafları duymamak için yapmadım, yapmıcam. ne için yapıcam orası da meçhul ama bu seni neden ilgilendirsin. "biri mi var?", "niye söylemiyon? bu işte bişe var.", "hadi, hadi. evlen de düğün görelim, oynayalım.", "nasıl biriyle evlenicen çok merak ediyorum.", "senin evin nasıl olacak çok merak ediyorum."ayır yani bu tipleri görünce evlenmek için evlenenleri anlıyosun. yazık, napsınlar bu lafları duyacagıma el oğlunun kahrını çekerim diyorlar herhal..



Otobüste, metroda henüz yer verilen değilsindir belki ama, yer beklenen en son kişiler arasındasındır artık
Sanki herşey geride kalmalıymış gibi bir his uyandırıyor. peki yarıda kalmış sevişmeler , hayaller .... bir işin , bir eşin , bir çocuğun , krediyle alınmış olsa da bir araban , lojman da olsa bir evin var . peki hayat bu mudur ? eğer hayat buysa ben içmek istiyorum hatta içtiğimin içinde boğulmak istiyorum. 27 yaş , sadece 26 dan bir yıl sonra ya da 28 den bir yıl önce değildir. 27 , gençliğinin öldüğü yıldır

Sevgili 16 yaşım..hayatımın ilk ciddi ameliyatını oldum..telefonlarının sesini kısacak kadar geniş bir arkadaş çevrem var..zorlansam da yaptığım her işte başarılıyım son zamanlarda. iyiyim anlayacağın küçük insan..İçinden deniz geçen şehirde yaşayıp ve bir hayatı avrupa metropolitanı olarak har vurup harman savurmakla meşgulüm. çok iyiyim..Etrafımda da bana hayran bir fransız, bir güney amerikalı, bir sarışın donuk gözlü alman bulunuyor .gerçekten çok iyiyim..tek sorunum küçük insan, çocuklugumda ki gibi sevilmiyorum.ve bu sevılme ıhtıyacım kendımı sevgiyle çalışan  bir makina gibi hissetmemi saglıyor.yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi;20 ile 25 yaş arasında 5 yaş fark yoktur. bu fark 5 seneden daha fazladır.

Yine de her yaşın ayrı bir keyfi olduğunu düşünüp yaşlanmaktan korkmayan bir birey olarak yaşantıma devam ediyorum. isyanım yapamadıklarıma..

Sizi bu kadar darlandırdıktan sonra dıyecegım şu ki,,20-25 arası yapılacak tüm salaklıkları yapıp, bitirdiğin, 30'lu yaşların kasıntı ve olgunluğuna henüz erişmediğin, yaşlı ya da çocuk kategorisine girmediğin için en güzel dönemde olduğunuzu hatırlayın ve sevinin..ne geçmişi düşünün, ne gelecekten korkun..

Ne bekarım ne yalnızım..anlayacagın cok tribal hallerdeyım sevgılı bloggerlar.Bu sendromlar gereksiz ! her yaşın ayrı güzelliği var zırvalarına girmeye de gerek yok! şu var: sağlıklıysan daha doğrusu nefes alıyorsan tamam ! hayatı güzelce yaşa! artık bir de  amy  winehouse eklendi bu listeye.

Veeeeelhasıl 17'den sonrası kötü blogger! yalnız 20li yaşların bitmesi evlat acısı gibi! zaman yavaş ak ne olur! ..gerçi 40'ta bir sempatiklik var çözemedim...:)!!