Pazar, Nisan 08, 2012

Rus Çarı IV.İvan... Korkunç İvan :)) Korkunç İvana ....THE NEW MOON :)) !!! İVANİSM !!!!!!!!!!!!



Efsanevi rus hükümdarıdır, ilk rus çarıdır, 1530 da doğmuş olup üç yaşında rusya'nın başına geçmiştir, 17 yaşında da taç giyip başı göğe ermiştir.


çocukluğunda saraya alınan kedi, köpek gibi hayvanları yüksek bir camdan aşağı atıp öldürdüğü ve hayvanların ölmelerini izlerken zevk aldığı, güldüğü söylenmektedir. çocukluğundan marazi fikirler taşıyan bu adamın, cocuk yaşta tahta geçtiği düşünülürse, vay o rusya'nın halinedir.


güzel güzel devlet yönetirken,bir gün eşi Anastasia Romanovna ölüverdi ne yazık ki. ve bizim ivan "bas bas parayı leylaya bidaha mı gelicez dünyaya" felsefesiyle içkiye, aleme verdi kendini. zamanla bundan da sıkılıp etrafındaki elitlere tepki olarak çocuklarını, saray hademeleri ve maiyetini, saray hazinesini alarak Kremlin'i terk etti. Bu gidiş Moskovalılar gözünde bir muammaydı. Bir yıl sonra soylulara ve ruhani liderlere, "soyluların ihanet içinde olduğu için Moskova'yı terk ettiğini" yazdı.

Bu Moskova'da derin bir etki yarattı ve Çar'ın geri dönmesi için çabalar başladı. Nihayet iki ay sonra Moskova'ya döndü. Fakat 35 yaşında olmasına rağmen ihtiyar bir görüntüyle tanınmaz hale gelmişti.dönüşü muhteşem oldu. hanım köylü olması münasebetiyle iyilik timsali gibi yaşamıştı yıllarca ve bu dönüş ile içindeki canavar ortaya çıktı..Döner dönmez çevresindeki tüm hainleri, soyluları,hedef alan bir budama sürecine girdi.Böylece hem tek adam olma yönünde büyük bir adım atacaktı hem de tek adamlığı destekleyecek ıslahatları yapma fırsatı bulacaktı. Nihayet Opriçnina denilen idari bir sistemi yerleştirerek bu emellerine ulaştı.Bu rejimi tam 20 yıl sürdürdü

Rus hukûkunu toplayıp sistemleştirdi. Merkezî idâreyi kuvvetlendirdi. Kiliseyi teşkilâtlandırarak kuvvetlendirip, desteğini sağladı.basil's katedrali moskova rusya'da bulunan belki de katedrallerin en renklisidir..bu deli ivan, mimarı olan postnik yakovlev'e bu güne kadar yapılmış en gösterişli ve dikkat çekici kiliseyi inşa etmesini isteyince ortaya bu çıkmış tabi ; adam ne kadar korktuysa artık!

Yine bu dönem içinde 1582 yılında kendi oğlunu bile öldürmekten çekinmemiştir.işin ironik tarafı bu efsane çatlak;18 Mart 1584'de Bogdan Belsky ile satranç oynarken zehirlenip hayata gözlerini yumdu.

akıldışı bir hayat sürüp akıl odaklı bir oyun oynarken ölmek ilginçtir doğrusu...


1960'lı yıllarda mezarını açan arkeologlar, zehirlendiğine dair kanıt oluşturabilecek cıva kalıntılarına ulaştı.ivan'ı, korkunç ivan yapan belki de civanın insan üzerindeki etkilerinden olan dengesizlik ve öfke nöbetleridir.eğer bir elementten korkulacaksa o element de cıvadır ...kulağa damlatılan bir damla civa ölüme neden olurken otopside çıkmıyor olması onun için farklı bir önem teşkil etmektedir.

Pazartesi, Mart 05, 2012

Jockey Full of Bourbon ..LOOP,LOOP,LOOP......

Things to do in denver when you re dead filminin acilis parcasi. andy garcia ustu acik arabasinda yol almaktadir..şarap gelsin, tekila karıştır? boşver  işte marşı. down by law a selam.


sahildesin. hafif bir esinti var. dalgaların sesi geliyor. odunlar çıtırdılar eşliğinde yanıyor.. sense, sahildeki o tek masada tek başına içkini yudumluyorsun. tam o sırada karşıdan gelen birisini farkediyorsun. her adımında küçük kum taneleri havaya uçuşuyor. sana gitgide yaklaşıyor. o sırada masada bir bardak daha beliriyor. gelen kişi onu alıp tek seferde içiyor. gözlerinin içine bakıyor ve dansetmeye başlıyorsunuz.

işte tam onu farkettiğin anda çalmaya başlayan şarkı budur. hafif hafif başlar giderek yükselir. sonra loop'a alırsın. çünkü onunla dansının bitmesini istemezsin. bir de bakmışsın 50 kere dinlemişsin. .

öyle bir şarkı. alıyor götürüyor.

Çarşamba, Şubat 15, 2012

Lykke Li - I Follow Rivers _evet evet çok follow ben bu şarkıyı.




Son 4 aydır, bıkmadan usanmadan her gün en az 1 kere dinlediğim şarkı.bütün gün dinle, bayıl ayıl tekrar dinle..antidepresan, melisa çayı falan yalan oluyor bunun yanında, pozitiflikten öldürecek o derece.

birazda twitter şarkısı gibi..:) The magician remix'i ne kadar güzeldir öyle, o ne aksandır, o ne follow diyiştir, bu ne sevgi kelebekliğidir.?insanın birilerini takip edesi geliyor. oh i beg you: can i follow?

Empati kitabında olduğu gibi duyular arası his geçişlerine sebep olan , dinlendiğinde sarı turuncu ve sıcaklık ve tatlı bir boşvermişlik hissi uyandıran şarkı. Bi de klibini izleyerek dinledim ilk seferindeki neredeyse odanın içinde kar yağdırıp buz üstünde koşacağım. öylesine bir sevgi, öylesine bir bütünleşme hali. evet evet  çok follow ben bu şarkıyı.






WEST MARİNE GÜNLÜĞÜ

Sevgili bloggerler,haftasonu gercekleşen bir  saatlik West Marine alışveriş gunlugumu sızlerle paylaşmalıyım.


Mağazaya gırişte gunlerdır sanal ıncemelerle modelıne karar verdıgım Helly Hansen montu yakından görme heyecanıyla gıyım kısmına yöneldim.Tercıhım olan modelın beyaz rengıne karar vermıştım oysa kı karşımda sadece kırmızısı vardı...ve beyaz rengının gelmeyecegını ögrendım.Araştırmalarım sonucu başka bir magazada  %25 fazla fıyatla beyaz rengının bulundugu bılıyordum . Kazıklanmaya ıkna olmuştum kı o şuursuz personel son cumlelerıyle  benı içinden cıkılmaz sorularla başbaşa bıraktı."Çünkü beyaz kullanışsız  " Temızlensede berbat oluyor " Elımızde kaldıgı için getırmıyoruz "cik cik cik.. personelin yaptıgı açıklamalarla gunden güne bunalıma sürüklenıyorum.




begendıgım kıyafetler oldu ama montumu montumu almadan alamadım hıcbırını..


sonrada magazayı dolaşmaya devam etttim..halatlar ahhh rengarenk çok güzellerdi.




ve Travel Band :) ahaha pek bir heyecanlanırım böyle yenı keşiflere..Bendeniz açıkdeniz seyirlerimde ılk gün bulantıya yakalanır şansıma o ılkyardım kutusunda bulantı hapı olmazdı..bkz.teknede kadın ugursuzluk ...ılaç kullanmaktan hıc hoşlaşmadıgım ıcın bu bulantı bıleklıgı denılen şey çok mantıklı geldı.böyle akupunktur tarzıı bışey . kan dolaşımını duzenleyıp bulantılarımızı gecırıyormuş.araştırmalarım sonucu daha cok hamılelerın talep ettıgını ve memnun kaldıklarını ögrendim;denemek uzere sepete atttımmmm:)!!!

Bardak tabak kısmında bayagı bı oyalandım!!!!


Sintineye ait kısımlara hatırlamak ıstemedıgım ıcın bakmadım bıle.

Şu ıvır zıvır eşyalarımızı koyabılcegımız vakumlu cantayı hemen hemen sepete attım.özellıkle güvertede seyirde yanıma alarak rıske ettıgım  eşyalarım artık güvendeeee:))


ve başbelası ıskotalar hahaha..aramda resmen husumet var.En gereklı anda ya o vinçi çıkaramam ya da o ıskotalar dugumlenir karışır topla toplayabılırseeeeeeeeeeen...ayrıca benim gibievınız tekneyse göz zevkınızi bozmaya bırebir..şımdı bu ıskotalar içinde çantacıklar yapmışlar ama ama monte edılebılır şekilde olması işime gelmedi..vakumlusu gelicekmiş beklıyorum:)



Haritalar, bayraklar, barometreler, o pusula senın bu pusula benımmmm....seyir defterını pek bir begendım lakin kilitlisini tercıh ederim:)

Kitaplar kısmında bir yırmı dk kalmış olabılırim aldım bıraktım aldım bıraktım..aldım:)bu böyle gider..

Telefonum için aldıgım su gecırmeyen kab gönlume taht kurdu.Suya düşşse bile yüzüyor falan yanii:)

Kasaya geldıgımde ise satıcının yorumu olayı özetledı: "Hanımefendi siz sadece kendınize çalıştınız hahaha ".tamamıyle kadınsal kişisel bir alışveriş oldu..:)devam edicek bu gezilerim.















Cuma, Ocak 27, 2012

SAAT ALARMI ..SON 135 DK DAHA !!

Eskilerde bir masa saati yardımıyla kurulan alarm şimdilerde daha çok cep telefonlarının yardımıyla aktif hâle getirilmektedir.

Kişi uyumadan önce alarmı kurar. Alarmın kurulduğu saat önemlidir. Mesela kişinin saat 08.00’de uyanması gerekiyor ise saati 07.58 ya da 07.59 a kurması makbuldür. Burada kişi 2 dakikalık uyanabilme uğraşını hesaba katar ya da yatakta oturma keyfini.. (Bu süreci abartıp alarmı yarım saat öncesine kurup fantezi yapanlar da mevcuttur bkz.ben.)

Gece saati kurarken en önemli noktalardan birisi eğer alarmın kurulacağı alet pek aşina olmadığımız bir alet ise alarmın kontrolünün yapılmasıdır. Kişi hemen saatin kaç olduğuna bakar ve alarmı bir dakika sonrasına kurar. “Bakalım alarm çalışıyor mu çalışmıyor mu?” diye. Bazen bir dakika sonrasına kurduğu için o kurana kadar o dakika gelmiş olur ve geyik bir bekleme süreci başlar. Bunun için en ideal kontrol alarmı kurma noktası 2 dakika sonrasıdır.

Alarmın nasıl çaldığı da önemli bir konudur. Çok dinlediğiniz ve sevdiğiniz bir sanatçının bir şarkısını alarm müziği olarak seçmek gerçekten hatalı noktalardandır çünkü kişinin kulağı o sanatçının şarkılarına o kadar aşinadır ki çalanın bir alarm müziği değil de rüyada çalan bir müzik olduğunu sanır ve uykusuna devam eder. Tabii bu biraz düşük bir ihtimal olsa bile sonuçta olabilirliği mevcuttur.

Son olarak alarmı erteleme konusuna gelirsek eğer alarmı ertelemek boş ama tatlı bir uğraştır. Kişinin “5 dakika daha yaaa” nazını dijital ortama aktarabildiği bir kavramdır “ertele” tuşu.

Buradaki ana sorun kişi uykulu hâliyle alarmı ertele yerine alarmı kaldır tuşuna basarsa eğer “ 5 dakika ya, 10 dakika daha ya, 1 saat daha ya, 2 saat daha ya,  geç kalmışım yaaa.” durumu ortaya çıkar ve bu hiç de sevimli bir durum değildir.

Unutma ki mutluluk sabahın köründe uyandığında alarmın 2 saat sonra çalacağını, hüzün ise 5 dakika sonra çalacağını görmektir.

Eve gelen misafirdeki mayalı hamur merakı

Nedense ev oturmasına gelen misafirlerin hepsinde görülür bu merak. bütün gün deliler gibi yorulmuş anne için aslında bir nevi sahneye çıkma durumudur misafir ağırlamak. yeni aldığı koltukları, geçen hafta güpürlerini şehre gidip aldığı tülleri, yatak odasına halı alırken ucuz diye antreye de aldığı yolluğu göstermek için; misafir gelmesi önemlidir.

lakin bu misafirlerin bitmek bilmeyen bir merakı vardır. mayalı hamur..

yapılan bütün pasta ve poğaçalar için akıllarında tek bir soru vardır; "mayalı hamurdan mı yaptın bunu?" yahu sanane ye işte ya! zannedersin mayalı hamurdan olsa yemicek. lop lop yutuyon işte görüyoruz! genelde misafirler anne mutfağa biten bardaklara çay dökmeye gidince kendi aralarında hemen başlarlar; "mayalı hamurdan yapmış heralde.." 
 aman yaa! zannedersin vedat milor. neyse işte öyle bi' anlatıyım dedim.

Cumartesi, Ocak 07, 2012

25-26-27 BU BÖYLE GİDER SENDROMLAR !

25 yaş öyle bir yaştır ki, genç değilsindir artık, yaşlı da değilsindir. yetişkin olman lazım, oysa sen bir yetişkin de değilsin henüz. berbat bir durum..geri dönüşü olmayan kararlar alma yaşıdır 25, ve aldığın her karar hayatını etkiler.oysa sen bazı şeyleri düşünmekle bulamıyorsundur hala, bazı sorular hala cevapsızdır
Zamanın deli gibi aktığını idrak etmişsindir ve o lüksün yoktur. bu durum kafandaki her türlü belirsizliği daha da dayanılmaz kılar.


-, Allah kahretsin ışıkları kim söndürdü , önümü göremiyorum...bunalımıdır..Friends dizisinde 30 küsür yaşına girecek olan joey yukarı bakar ve haykırır "neden tanrım neden! neden yapıyorsun bunu bize?"
En belirgin semptomları saç dökülmesi ve zaman zaman yoklayan beldeki ağrı.

Çıplak ayakla gezebilecek kadar çılgınken hala, topukluyla gezmektir. ne kadar vursa da, ne kadar çıkartmak gelse de içinden, (artık) çıkartmamaktır o topukluyu ayağından.
Pişman. kıymetini bilemedikleri için, kaybettikleri için, özledikleri için. en çok da özledikleri için pişman...




Büyümem gerekiyordu ama bir türlü büyüyemedim" sendromu olsa gerek...Bu yazıyı nıye mi yazdım ..Sabah bol miktarda poğaça aldım. nerede yiyeyim diye düşünüyordum, artık okulun kantini ya da civarındaki kafeler yoktu, sokaklar vardı. ..oysa ki ..Bir zamanlar yatak sıcaktı, yatak tatlıydı,  ama gözüme güneş vururdu.yorganın altına kafamı sokardım ama bir ışık gene bir yerleri delerek yorganın dahi altına ulaşırdı yatağa daha bir sarılarak derse gec kalırdım ..uzaklardan poğaça kokusu alırdım.yıllarca öğrencilik yaptım dedim size, bir av köpeği gibi poğaça kokusu alırım...neyse bı yerde çay içerken eskı arkadaşlarımı aramaya karar verdim.Normalde telefona sarılmam ama şimdi içinde bulunduğum durum deniz ,telefon da bir yılan olmuştu...Naber ,nasılsın faslı  bittikten sonra telefondaki sesin aslında çok uzaklarda olduğunu anladım. yirmi beş yaş bazı kararlar almanızın gerektiği bir yaştır, o kararları alan insan da her şeyden azami miktarda uzaklaşır..

bulabıldıklerımı aramaya devam ediyordum ;yurtdışına çıkanlar vardı.  kimisi askere gidiyordu hatta kimisi geri geliyordu. "kızım  oglum günde üç öğün poğaça yiyorduk  eskiden" diyordum, karşılığında aylinin evlendiği haberini alıyordum...hayvan mısın nasıl evlenır nasıl askere gidersiniz daha uc gun once beraber kusuyorduk..ben yirmi altı  olamazdım, yirmi yaşımdaydım daha, okula gidecektim, sonra mezun olacaktım ama daha çok vardı. sonra iş bulurdum. büyüyemezdim ben, seçimlerde kullandığım oylar sayılmamalıydı. sevgilimle düğün pastası kesmemeliydim hiçbir zaman,poğaça yemeliydik beraber.......

Artık uzak değildi hiç bir yaş otuza üç var, otuzla otuz beş arasında zaten ne var ki?..

İş görüşmelerinde henüz çok gençsiniz denip ama, artık "araştırmaya ve öğrenmeye istekli/kendini geliştirmeyi yaşamının bir parçası sayan" tanımlamasının altını nasıl doldurduğun soruluyordu. ve yine iş görüşmelerinde 5 yıl sonrası değil, 3 yıl sonrası sorulmaya başlanmıştı.

Erkekler için değilse de kızlar için olan evlilik mevzuu. nedense insanlar kendi iradeniz kendi isteğinizle evlenmediğinize inanmak istemez. "güzelsin, akıllısın. e neden hala evlenmiyorsun?" herşeyi geçtim keyfim böyle istiyor o yüzden tamam mı ağzını kırdığım rahatımı seviyorum belki. belki de istediğimle olmadı. hayır yani neden sana hesap vereyim. neden 25 olunca evlenmek zorundayım? evlenicem elbet ama bunu sırf bu lafları duymamak için yapmadım, yapmıcam. ne için yapıcam orası da meçhul ama bu seni neden ilgilendirsin. "biri mi var?", "niye söylemiyon? bu işte bişe var.", "hadi, hadi. evlen de düğün görelim, oynayalım.", "nasıl biriyle evlenicen çok merak ediyorum.", "senin evin nasıl olacak çok merak ediyorum."ayır yani bu tipleri görünce evlenmek için evlenenleri anlıyosun. yazık, napsınlar bu lafları duyacagıma el oğlunun kahrını çekerim diyorlar herhal..



Otobüste, metroda henüz yer verilen değilsindir belki ama, yer beklenen en son kişiler arasındasındır artık
Sanki herşey geride kalmalıymış gibi bir his uyandırıyor. peki yarıda kalmış sevişmeler , hayaller .... bir işin , bir eşin , bir çocuğun , krediyle alınmış olsa da bir araban , lojman da olsa bir evin var . peki hayat bu mudur ? eğer hayat buysa ben içmek istiyorum hatta içtiğimin içinde boğulmak istiyorum. 27 yaş , sadece 26 dan bir yıl sonra ya da 28 den bir yıl önce değildir. 27 , gençliğinin öldüğü yıldır

Sevgili 16 yaşım..hayatımın ilk ciddi ameliyatını oldum..telefonlarının sesini kısacak kadar geniş bir arkadaş çevrem var..zorlansam da yaptığım her işte başarılıyım son zamanlarda. iyiyim anlayacağın küçük insan..İçinden deniz geçen şehirde yaşayıp ve bir hayatı avrupa metropolitanı olarak har vurup harman savurmakla meşgulüm. çok iyiyim..Etrafımda da bana hayran bir fransız, bir güney amerikalı, bir sarışın donuk gözlü alman bulunuyor .gerçekten çok iyiyim..tek sorunum küçük insan, çocuklugumda ki gibi sevilmiyorum.ve bu sevılme ıhtıyacım kendımı sevgiyle çalışan  bir makina gibi hissetmemi saglıyor.yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi;20 ile 25 yaş arasında 5 yaş fark yoktur. bu fark 5 seneden daha fazladır.

Yine de her yaşın ayrı bir keyfi olduğunu düşünüp yaşlanmaktan korkmayan bir birey olarak yaşantıma devam ediyorum. isyanım yapamadıklarıma..

Sizi bu kadar darlandırdıktan sonra dıyecegım şu ki,,20-25 arası yapılacak tüm salaklıkları yapıp, bitirdiğin, 30'lu yaşların kasıntı ve olgunluğuna henüz erişmediğin, yaşlı ya da çocuk kategorisine girmediğin için en güzel dönemde olduğunuzu hatırlayın ve sevinin..ne geçmişi düşünün, ne gelecekten korkun..

Ne bekarım ne yalnızım..anlayacagın cok tribal hallerdeyım sevgılı bloggerlar.Bu sendromlar gereksiz ! her yaşın ayrı güzelliği var zırvalarına girmeye de gerek yok! şu var: sağlıklıysan daha doğrusu nefes alıyorsan tamam ! hayatı güzelce yaşa! artık bir de  amy  winehouse eklendi bu listeye.

Veeeeelhasıl 17'den sonrası kötü blogger! yalnız 20li yaşların bitmesi evlat acısı gibi! zaman yavaş ak ne olur! ..gerçi 40'ta bir sempatiklik var çözemedim...:)!!