Pazartesi, Aralık 19, 2011

BACH DİNLEYİN , DİNLETİN

delilik. evet aslında bir manada deliliğin ta kendisidir bu süitler. biraz deliliğe övgü zamanı mı dersiniz... :))


dinlediğim anda sanki beynimin içindeki karmaşayı durdurabilen tuhaf bi adamdır bach..eğer bach dinliyorsan susmak , çalıyorsan konuşmak zorundasın ...

..yalnızca viyolonsel için bestelediği süitlerin dünyasını keşfetmem cok eskilerden bir geceydi...sanki beni kendi heyecanını paylaşmaya davet edıyordu.hayranlıkla onun anlatısını dinlıyordum..böylesi bir düş gücünün benım düşümle karşılaşmasından gizemli bir simya doğmuştu..saatlerce çalarak benı susturan ve artık konuşamamaktan korktugum ıcın dınlemeyi ıstemedıgım brandenburg concerto no 5 in d (allegro )gibi bir şaheseri bestelemiş bir dehaydı

... çok özgür ruhla yazılmış, her biri farklı bir dans ruhu taşıyan, sürprizlerle dolu eserler..özellikle prelude'lerine bayılırım..fransız suitlerıne taparımmmmmmmmm

bunların blok flüt düzenlemelerini levent metro çıkışında biri çalıyor birkaç gündür.....sarabande ;bana hareketsizlik duygusu verir..uyku ya da uyanıklık arasında yazılmış gibidir.. bazen hep dinlenir, yalnız onunla dinlenilir..
bir şeyi anlatmak için kelimelere ihtiyaç olmadığını anımsatan suitlerdir. ehh biri anlatırken, öteki dinlemelidir.

Johann Sebastian Bach Yaşamının büyük bir kısmını kiliseye hizmetle geçirdiğinden yapıtlarının çoğunu kilise kantataları, oratoryolar, missalar, pasyonlar, motetler ve org müziği oluşturur. birçok çellistin çeşitli bach süit yorumları vardır ama bach'ı bach gibi dinlemek isteniyorsa barok dönemine ve bach'a has bir yorum ile dinlenmelidir. örneğin rostropovich ve mischa maisky gibi çellistler daha çoookkkkkk romantik geldi bana.bence sanki çelloda değil de bir kilise orgunda ya da kocaman bir katedralde çalıyormuş gibi düşünerek yorumlanması gerekir...

gözünüzü kapayın. güzel bir mayıs sabahı, çimlerin üzerinde beyaz örtüsü yerlere kadar uzanmış bir masa, masada portakal suları, gümüş servis tabakları içinde porselen, tabaklar ve tabaklarda sahanda pişmiş yumurta, kızarmış ekmek, ahududu reçeli, kayısı reçeli, gümüş zarflı porselen fincanlarda koyu bir filtre kahve, ellerinizde gazete, çimlerin üzerine yayılmış bebeğiniz, ağzınızda bir romeo y julieta, hafif bir rüzgar gazetenizi kırpıştırıyor. ve bir denize bir sevdiğinize bakıyorsunuz. bütün bu manzaranın içerisinde 4. süitin prélude'ünün çaldığını hayal edin.

ya da diğer hayalimiz serin yagmurlu bir kentte elde kahveyle pencere kenarına oturup bach suit'leri dinlemek ve yağmur damlalarının cam üzerindeki yarışını izlemek olsun

Akşam oldu Hava soguk, ışık yetersiz.Kulaginda Bach'in 5. süiti.Eller eldivensiz.Dolas biraz....

ve son ahkam..


tanrı'ya inanmayanlar, onlar bach'ı dinleyip tanrı'ya inanmıyorlarsa zaten bach'a inanıyorlardır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder